18 Şubat 2007 Pazar

BİREYSEL AHLAK NOKSANLIĞI’NIN MEYVESİ:Marmara Depremi Suçluları...

Bundan tam 7,5 sene önce Marmara Depremi yaşandı.Bu deprem sonucunda 17 bin 510 kişi öldü.Kocaeli bölgesi resmen enkaza döndü.Tam tamına 16 bin 649 bina yıkıldı.Çok sayıda insan evsiz kaldı.Ülkemizin ekonomisi derin bir yara aldı.Ülkemizde “bireysel ahlaksızın” bir yüzü daha görüldü.Bu sefer bireysel ahlaksız olan 17.510 kişinin ölümüne yol açan müteahitlerdi...

“Bireysel ahlak”tan noksan olan bu kişilerin cezalandırılması için toplam 2 bin 200 dava açıldı; ama yalnızca 40 kişi suçlu bulundu.Basındada yalnızca Veli Göçer ismi önplana çıktı hatırlarsınız.16 Şubat 2007 Cuma günü saat:17.00 itibariyle tüm davlar düştü.Yargıtay 9.Ceza Dairesi, geçen haftalarda tüm mesaisini deprem davlarına ayırmasına ve 3 ay gibi bir sürede 50 deprem davasını bitirmesine karşın 150 davanın zaman aşımını engelleyemedi.Zamanaşımına uğramayan davaların sonuçları da pek tatmin edici olmadı.Çünkü Emekli Öğretmen Veli Göçer dahil 40 kişi düşük hapis cezaları ile kurtuldu.Tam 2 bin 100 davadan 1800’ü cezasız kaldı.(1)

*17.510 kişi zaman aşımından mı öldü?
*17.510 kişilerin geride bıraktığı ailelerinin acılarının ve maddi kayıplarının zaman aşımı var mı?
*17.510 kişinin ölümüne sebep olan “bireysel ahlak”tan yoksun kişiler yalnızca 40 kişi mi?
*Emekli Öğretmen olan Veli Göçer inşaatten ne anlar?Bunun gibi insanlara neden bina yapımı için izin (ruhsat) verildi?
*Temyiz incelemeleriyle uğraşan 9.Ceza Dairesi neden daha hızlı davranarak davaların düşmesini önleyemedi?

“Bireysel Ahlak”tan yoksun olan bu kişiler hak ettiği cezayı almadığı sürece aramızda dolaşmaya devam edecek ve bizim sağlımızla oynamaya devam edecektir.Hatırlarsınız, daha önceki “Halkın Öncelikleri” adlı makalemde halkın öncelikli sorunları olarak Adalet yazmıştım.Şimdi ne kadar haklı olduğumu görüyorsunuz değil mi?Allah, bir daha ülkemize böyle bir felaket yaşatmasın.

Not:Geç kalan adalet, adalet değil zulümdür. Tolstoy


Daha önce Bilim ve Teknik Dergisinin Ekim 2005 tarihinde 455.sayısının 110. yayınlanan yayınlanan yorumumu da burada yazmayı uygun gördüm.(Deprem gerçeğini açmışken hem 17 Ağustos felaketini unutturmamak ve hemde depremden korunmanın pratik yöntemlerini özetle belirtmek amacındayım.)

17 Ağustos Depremi Hafızamızdan Silinmeden

...Tam 6 yıl geçti ( o zamanki tarihle) büyük felaketin üzerinden.On binlerce insanımızı kaybettik.Ne hayaller toprağın içine gömüldü.Felaket, Marmara Bölgesini vurmuştu.Depremde hayatını kaybedenlere bir kez daha Allah’tan rahmet yakınlarına başsağlığı ve sabır diliyorum.
Peki bu süre zarfında depremlerin en az kayıpla atlatılabilmesi için çalışma yaptık mı?Evet;ama yetersiz.Kimimiz deprem gerçeğini unuttu bile.Kimimizde bana bir şey olmaz düşüncesinde...
Deprem tatbikatlarında devletimize ve milletimize düşen önemli ödevler vardır.Bu ödevlerin eksiksiz, planlı bir biçimde uygulanması gerekmektedir.Bu ödevleri yalnız deprem olduktan sonra bir iki yıl ugulamak değil.Unutmayalım ki, gündüz kandilini hazırlamayan, gece karanlığa mahkumdur.

Aslında depremden korunmanın yolları çok basit.Öncelikle herkes evinde, iş yerinde deprem eylem planı olmalı ve bu konuda çalışanları ve aile bireyler bilinçlendirilmelidir.DEPREMDEN ÖNCE , DEPREM ANINDA ve DEPREMDEN SONRA yapılması gerekenler hafızalara kazınmalı ve bunlar işyerlerimizde, evlerimizde ve okullarda uygulanmalıdır.Her evde muhakkak acil durum çantası hazırlanmalı.Bu hemen yapılmalı; çünkü depremin ne zaman olacağını hiç birimiz bilmiyoruz.Öyleyse yeni bir 17 Ağustos felaketi yaşamamak için deprem gerçeğini unutmayalım ve unutturmayalım.

Kaynaklar:

(1) İnternet, Kocaeli Barosu Başkanı Ersayın Işık

2 yorum:

Adsız dedi ki...

ölü sayısı 17.000 civarı yani resmi kaynaklar öyle diyor ve aynı resmı kaynaklar 16 bin 649 evin depremde yıkıldığını söylüyor bunda tuhaf bir durum yok mu? yani resmi kaynaklara göre her bina da 1 veya 2 kişi oturması gerekmez mi? gerekir..ANCAK TÜRK toplum yapısından ve ekonomık koşullardan dolayı TÜRK aile yapsından dolayı bizim ülkemizde ortalama bir evde 5 kişi yaşıyor oturuyor olmaz mı? peki bu çelişkı neden kaynaklanıyor bunu da size bırakıyorum artık.. diyeceğim şu ki marmara depremınde resmı kaynakların çok çok üzerınde insan ölmüştür bunu neden acık açık söylemıyorlar halka. yoksa halkı kandırıyorlar mı...? he bu arada müteahhitlere gelince gercekten bu içler acısı bir olay.Türkiyenin kanayan yaralarından biri bu.. müteahhitların davalarının zaman aşımına uğraması Türkiyedeki bürokrasinin ne kadar yavaş işlediğini göstermez mi bize?gösterir!! peki ne yapmalı birşey yapmalı ama ne??????Bir devlet düşünün suçlulara caza vermeyen bir devlet.. böyle bir devletle masum halk arasındaki güveni varın artık siz düşünün!!! sevgi ve hoşgörü ile..

turkiyemingundemi dedi ki...

Sevgili Saidoğlu kardeşim, bu güzel yorumun için teşekkür ederim.Evet, bu yazıyı yazarken ölü sayısı konusunda hatta depremin şiddeti konusunda bile çekincelerim vardı.Ben her yazdığım yazıda muhakkak bir yada birkaç belgeye (kaynağa) dayanmak zorundayım.Malum, bu şekilde yazılarım meşru olabilir.Zaten dikkat etmişseniz yazılarımın giriş kısımları enformasyon kısmı sonuç bölümü genellikle yorum bölümü oluyor.Saygılarımla.Blogumu takip etmeye devam edin.

Arşiv